21 Ekim 2009 Çarşamba

Hedefe giden bir ok olmak!

Küçükken kendi halinde biri olarak günlükler tutardım. Kağıt ve kalemlerin her an yanı başımda durması hoşuma giderdi. Kimselere anlatamadığım detayları sevgili günlük diye defterime anlatırdım. Yıllar geçti ve o yazılarım halen duruyor yanımda ve okurken çok değişik duygulara kapılıyorum. Zaman zaman da gelecekteki bana notlar aktarmışım, bunu unutma, şunu hatırla diye ve bunlar şimdi, bana geçmişte halen yaşamakta olan Deniz'den mesajlar gibi geliyor ve ona burdan sesleniyorum hiç birini unutmadım diye. Zaman kavramı gerçekten göreceli. Farkındalık gözü ile baktığımda aslında tüm zamanlarda aynı anda yaşıyoruz ama olasılıklar evreninde burda olduğumuz bilincini taşıyoruz. Unutuyoruz diğer tüm zamanlardaki bizleri. Quantum fiziğinin haklı olduğunu ispatlıyorum böylece kendimce.

Şimdi biraz daha büyükçe bir Deniz olarak teknolojiyi kullanır oldum günlük tutarken, artık defter kalem yerine klavye ve ekran var. Bir de eskiden defterimi köşe bucak saklardım, şimdi milyonların önüne serdim orda yazıyorum. Milyonlar mı??? Şaşırdım sanırım :)

Halen kendimi çocuk olarak görüyorum, öyle kalabilmek hoşuma gidiyor. Büyük olmak istemek gibi bir kaygım yok hiç. Büyük işleri bir çocuk olarak başarmak, sonsuzluk evreninde hiç çekinmeden, korkmadan bir çocuğun cesareti ile yaşamak istiyorum. Hedeflerim büyük olsun sadece, ve ben bir ok olayım. Rüzgarlar esse, fırtınalar çıksa bile ben bir ok gibi önüme çıkan bütün engelleri delip geçeyim ve hedefimi bulayım.

Bazen çok fazla sisler çıkıveriyor hayat yolculuğunda hedefe giderken. Bazen yoldan sapıyorsun. Kenarda sana cazip gelen bir şeyler dikkatini dağıtıyor, ve çocuksun ya bir anda kendini orda buluyorsun. Sonra içindeki büyük sesler (anne-babalar) çağırıyor Deniiiz gel hadi artık yoluna devam et ne işin var orda diye. Hayat böyle gidiyor işte. Çok sevdiğim ve kendimi bulduğum bir mesleğim var ve meraklı bir kişiliğim. O kim, şu kim, bu ne demek, bu neden böyle, böyle yaparsam ne olur, bunu da mı öğrensem acaba derken bazen hedefime zik zaklar çizerek ilerlediğimi görüyorum. Bu yolda şimdi FriendFeed diye bir kasabaya rastladım. Birşeyler yazıyorum okuyorum, renkli renkli kişiliklerle dolu. Herkesin kendi standlarını açtıkları bir karnaval gibi burası. Bazen aşırı dozda alınca bu rengarenk şekerden, rüyamda http ile başlayan okların gökyüzünden kafama yağdığını görüyorum. Bakalım şimdilik içerdeki büyük seslerden bir ses yok. Sanırım bir şeyler öğreniyorum diye sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

Hayatta öğrendiğim en önemli derslerden biri de amaçlarla araçları birbirine karıştırmamak gerektiği. Bir an için az kalsın ben de kapılıveriyordum bu tuzağa. Herşeyde bir denge olması gerektiğine inandığım için FriendFeed'in sadece bir araç olduğunu 100 kere yazıp önüme yapıştırdım. Yoksa insan bu tarz tuzaklara düşüp, bu ortamların hayatlarını yutmasına izin verir hale gelebiliyorlar. Nasıl denizde çok fazla kalmıyoruz üşütüp hasta oluruz diye, burda da aynı ölçüğü sağlamalıyız ,yoksa üşütüp hasta oluruz.

Şimdi likemind diye bir etkinliğe katılmayı planlıyorum. Onlardan çok fazla ilhamlar aldığımı ara ara belirttim. İnsan sürekli aynı ortamda aynı insanlarla aynı konularla yaşayınca yaratıcılığı ölmeye başlıyor. Farklı bir ortamda farklı insanlarla olmayı bu yüzden seviyorum. Çok güzel bir ormanda nefes almak gibi geliyor bana. Normalde hiç bilemeyeceğim böyle değerli insanlara bu kadar yakın olabilmek, interneti gözümde daha bir yüceltti. İnsan olsa gidip alnından öperdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder