23 Nisan 2009 Perşembe

Farkındalık...

Kişisel gelişimin en önemli unsurunun farkındalık olduğunu düşünüyorum. Bu bir fener gibi, karanlıkta kaldığımızda önümüzü görmemizi sağlayan güçlü bir fener. Bazen pili bitiyor bu fenerin de ve farkındalık ışığımız sönüveriyor. Bir anda dünya bizi yutuyor ve kendimize gelip bu ışığı yeniden yaktığımızda pişman oluyoruz geçen karanlık zamana. Bu yaşamda en öncelikli görevlerimizden birinin de farkındalık gücümüzü geliştirmemiz olduğunu hissediyorum. Anın farkında olmak, bedenin, nefes alışlarının, nefesin farkında olmak. Zihinden geçenlerin ve onların nereden geldiğinin farkında olmak, nerede olduğumuzun, neler yaptığımızın, kendimizi ve bu hayatı sevip sevmediğimizin farkında olmak. Kırdıklarımızın, başardıklarımızın, hedeflerimizin farkında olmak. Ruhumuzun ve onun nelere ihtiyacının olduğunun farkında olmak.

Farkındalık bir sonsuzluk denizi gibi. Ucundan baktığınızda diğer ucu görünmüyor. Ama bildiğim bir şey varsa tüm yaşam sorunlarının, problemlerimizin, başarmak isteyip de başaramadıklarımızın üstesinden önce farkında olarak gelebiliriz. Sadece bu feneri aydınlatmak istediğiniz alanın üstüne tutun. Göreceksiniz ki o zaman imkansız diye hiç bir şey yok. Her şeyin bir cevabı var ve o içimizde. Ama karanlıkta yaşıyoruz. Dünya gözlerimizi kör etmek için programlanmış gibi çalışmaya başladı. İçine virüs girmiş bir program gibi hepimize bulaşıyor. Ama bizler çok güçlü bir antivirus yazılımı ile donatılarak geldik buraya. Sadece keşfetmemiz gerekiyor gücümüzü ve bilin bakalım bunu nasıl başaracağız? Farkındalıkla!

Farkındalık gücü nasıl geliştirilir? Sorusuna cevaplar aradım çokça. Bulduğum cevaplar var ama tabii eminim bu konuda daha çok yol katetmem gerekiyor. Öncelikle bir hiç olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Ne olursanız olun aslında hepimiz birer hiçiz. Hiç bir şey tamamen bizim kontrolümüzde değil. Hiç bir şey bizim değil bu hayatta. Aksini kim iddia edebilir ki! Sadece çevrenizin farkında olun, bakmayın ve görün. Bu böyle bizler birer hiçiz. Ama bu o kadar da kötü değil. Aslında hiçlik, sonsuz bir potansiyelin kapısının anahtarı gibi çalışıyor. Farkına varıp kabul ettiğinizde bu kapı size açılıyor ve bir bakıyorsunuz bu sonsuzluk diyarından ne kadar çok şey alırsanız alın hiçlik hiç bir zaman kaybolmuyor. Ama eyvah! Eğer biranlık şaşırmayla bir şey olduğunuzu sanıyorsanız o kapı yeniden kapanıyor size. İlham kesiliyor. Dünyadaki bir madde haline geliveriyorsunuz bir sandalye veya bir makina gibi. O ana kadar aldıklarınızla bir sandalye oldunuz ama o kadar daha öteye gidemezsiniz.

İşte farkındalık feneri ile bu hiçliği buldum bulalı feneri başka bir yere tutmaya korkar oldum. Sürekli yetersiz olduğum, hala bir şeylerin bende olmadığı duygusu bana güç veriyor, içime bir şeylerin aktığını hissediyorum. Kopuk olmadığımı aksine bir şeylere görünmez bir kablo ile bağlı olduğumu hissediyorum. Sonra bazen yenik düşüyorum, fenerimin pili bitiyor, sönüyor ışık. Kayboluyorum, yolumu bulamıyorum. Bağlı olduğum o kablodan bir şey gelmiyor artık, yüreğimi bir sıkıntı kaplıyor, bulamıyorum, huzuru kaybediyorum. Bir şeylerin yanlış gittiğine dair uyarılar alıyorum sanki. Sonra hatırlıyorum feneri, hemen pilleri yeniden dolduruyorum. Ohhh! içimi bir ferahlık kaplıyor. Bir elektrik süpürgesi çalışıyor ve sıkıntılarımı, huzursuzluklarımı büyük bir güç ile içine çekiyor. Yeniden hayata dönüyorum. Farkındalığımı çok seviyorum.

Saygılarımla,
Deniz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder