25 Nisan 2009 Cumartesi

Yaşam Sorunları



Sorunlar her zaman olmuştur ve her zaman da olacaktır. Çocukken uzaktan kumandalı bir arabamız olmaması bir sorunken ilerki dönemlerde bu sorunlar farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Burada Einstein'ın çok güzel ve düşündürücü bir sözünü paylaşmak isterim:

"Yaşam sorunları , o sorunların ortaya çıktığı düşünce düzeyinde çözülemez."

Bunu ben kendi hayatımda çok defa gözlemledim. Gerçekten de sorunlarımızın farkında olmak ve çözebilmek için mutlaka değişik düzeylerden onlara bakmasını becerebilmeliyiz. Hepimiz aynı havayı soluyor, aynı güneşin altında ısınıyoruz, gece ve gündüz hepimiz için aynı, ama meydana gelen bir olay farklı insanlara farklı etkiler yapabiliyor. Çünkü algılarımız ve tutumlarımız farklı. Farklı farkındalık seviyelerinde bu olayları görüyor ve yorumluyoruz. Bu yüzden üzerinde düşünülmesi gereken önemli konulardan biri de tutumlarımız olarak ortaya çıkıveriyor.

Bazı zamanlarda kendimle baş başa kaldığımda farkındalık alıştırmaları yaparak bu yönümü iyileştirmeye çalışıyorum. Mesela bir papatya alıyorum elime ve bakıyorum dikkatlice. Renginin tonlarına odaklanıyorum, yapraklarındaki dizilişe bakıyorum, sonra kokluyorum. Kokuyu algılamaya çalışıyorum. Sonra düşünüyorum tüm bu özellikler bir araya gelip papatyayı oluşturmuş diye. Sonra varlığının amacını sorguluyorum. Neden bu papatya ortaya çıkmış? Sanki farkedilmek istiyor, "hey ben buradayım bak! " diye bağırıyor. Sonra düşünüyorum onu farkeden, varlığının bilincinde olan birileri olmasaydı acaba var olabilir miydi? Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Çiçeklere, böceklere, doğada tüm güzelliği ile varlığını sunan tüm canlılarla bu alıştırmaları milyarlarca defa tekrar edebiliriz. Sonra ortaya çıkan tek bir gerçek olduğunu görüyorum. Etrafımızda varlığını ortaya koyan tüm bu unsurların farkına varabilen tek canlı insan. Sonra demek ki tüm bu düzen insan var olduğu için var olmuş diye düşünüyorum. Sonra önemimi hatırlıyorum. Ben her gün işe gidip gelen , e-mailler gönderen, arkadaşları ile arada sırada bir araya gelen, karnını doyuran sıradan bir canlı değilim. Ben çok önemli bir varlığım. Etrafımda farkına varmamı bekleyen bir sonsuzluk var. Düşünme gücüm var. O zaman kendimi daha iyi anlamak zorundayım. Evreni daha iyi anlamak zorundayım. Demek ki ben burada farkına varmak, gelişmek, olgunlaşmak ve öğrenmek için varım. Bu üstün özelliklerim ile zamanımı boşa harcıyor, miskinlik yapıyor, ya da iyi ve güzel işler yapmak yerine kötülüklerin artmasına sebeb oluyorsam o zaman amacıma hizmet etmiyorumdur. Muhteşem özelliklerle donatılmış bir makina ya da bilgisayarı sadece mayın tarlası oyununu oynamak için kullanıyorumdur.

İşte tüm bunların farkına vardığımızda o zaman sorunların olmasını kabul etmemiz daha bir kolaylaşıyor. Aslında bir okulun öğrencileri olduğumuzu keşfediyoruz. Sürekli bir şeyler öğrenmesi gereken , zamanını olgunlaşma adına kullanan öğrenciler olmalıyız. Bol bol düşünmeli ve farkındalık içinde yaşamalıyız. Sorunlarımızı bizlerin öğretmenleri olarak görmeliyiz. Her bir sorunun, sıkıntının ardından bir seviye daha olgunlaştığımızın farkında olmalıyız. Asla ve asla pes etmemeli ve sınıflarımızı geçmek adına çalışmalıyız. Pozitif düşünerek, gücümüze inanarak ve önemimizin bilincinde olarak yaşamalıyız. Düşünsenize , dünya, atmosfer, güneş ve ay, tüm canlılar, bitki örtüsü, soluduğumuz hava, denizler, dağlar, çeşit çeşit meyveler, sebzeler hepsi sadece bize hizmet ediyor. Demek ki bizi seven önemseyen, koruyan kollayan bir güç var. İyi olmamızı istiyor, güçlenmemizi ve farkında olmamızı istiyor. Bizi çok seviyor. O zaman nasıl olur da tüm bu gerçeklikleri görmezden gelerek, kendimizi bunlardan kopararak, yok ben böyle bir anlayışı kabul etmiyorum. Ben günümü gün edip, hayatımı saçmalıklarla doldurup, sürekli yaramazlıklar yapmak istiyorum diyebiliriz? Hangimizin öğretmeni, annesi babası bizim bu şekilde yaşamamıza izin verdi ki, bizi seven gözetip kollayan bu güç buna izin versin?

Ben şahsen ne zaman bu farkındalıkları unutsam. Sorunlar daha bir ağırlaşmaya, sıkıntılar işkence haline gelmeye başladığını gördüm. Bana ilham veren kaynaklar sanki kurumaya başlıyordu. Sonra daha fazla dayanamayıp her defasında o papatyayı yeniden elime aldım ve o yeniden bana dersimi verdi. O anda ben ve papatyanın aslında bir olduğumuzu hissediyordum. Aslında her şey ortak bir enerjinin değişik yansımaları. Hiç bir canlı , hiç bir madde birbirinden ayrı unsurlar değil. Bizler biriz. Birbirimize muhtacız. Bir başkasına yaptığımız bir yardımı aslında kendimize yapıyoruz. Her şeyi bu gözle gördüğümüzde eminim yaşam sorunlarımız sahip olduğumuz ortak gücün ışığında önemini yitirecektir. Ama ne zaman birbirlerimizden kopmaya , ayrılmaya başlarsak hiç şüphe yok ki sorunlarımız taşınamayacak yükler haline gelecektir.

Saygılarımla,
Deniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder